Bu Sektörde Sen Kimsin?


Türkiyede Reklam ve Tasarım sektörü -evet ikisini bilerek ayırdım- pek eşi benzeri olmayan türde bir sektör. Mevlana nın her ne olursan ol, gel felsefesiyle var olan bir piyasa. O yüzden de sektör içerisinde büyük bir "kimlik" kavgası yer alıyor.

 

Şimdi bilimsel bilimsel, "reklam sektörü nereye gidiyor azizim..." ayarında bir yazı olmayacak. Benim yaklaşık 10 yıllık gözlemimden dökülen karakterleri anlatacağım size.

 

 

Başlıyoruz...

 

M.Ö.:  Küçük yaşlarda çizimle arası iyiydi. Annesi doktor olmasını istiyordu ama Babası bu yeteneğini görmezden gelemedi ve onu güzel sanatlar lisesine gönderdi. Ardından üniversiteyi de Güzel Sanatlar Fakültesinde okudu. Birkaç staj flördünün ardından çeşitli ajanslarda birkaç yıllık deneyimi oldu daha sonrasında çok uluslu bir reklam firmasında Yaratıcı yönetmen oldu. Seneye sanat yönetmeni olur diye tahmin ediyorum. En olmadı kendi ajansını da açabilir.

 

S.A.: Anadolu lisesi furyasına kapılan akımdandı, üniversitede grafik tasarım okudu. Sonrasında  birkaç staj denemesinin ardından bir reklam ajansında grafik tasarımcı olarak devam ediyor. Seneye eğer yaratıcı yönetmen bodrumdaki yazlığına yerleşirse onun pozisyonuna gelecek ama başka bir ajansla da gizliden gizliye flörtleşmesi var.

 

T.R.:  İşletme fakültesini 2. sınıfta terketti. Hırslandı, hayalimin peşinden gideceğim dedi. Güzel sanatlar fakültesine sonunda girdi. Şimdi 1 yıllık iş arayışının sonunda bir şirketin reklam departmanında çalışıyor. Pek memnun değil işinden, hep standart işler yapmaktan şikayet ediyor, kim etmiyor ki.

 

A.K. : Lise ve üniversitede sanat eğitimini aldı. Pek ajans ortamlarına ayak uyduramadı. KPSS ye girdi bir valilikte çalışıyor. Geleneksel Armut festivalinin çalışmalarını hazırlıyor. Wordle gelen tasarımları photoshopa çeviriyor. Gizliden gizliye bu yazıları takip ediyor. Acaba diyor, Reklam sektöründen hiç çıkmasamıydım.

 

F.M. : Aldığı sanat eğitimini, bir matbaada 24+4 kataloğu yarına yetiştererek geçiriyor. Öğle yemeğinde ne çıkacak acaba en büyük merakı.

 

O.S. : Sanat eğitimi aldı ama yok arkadaş, tasarımın t si yok bu çocukta. Bankaya girdi şimdi. Şubede kredi departmanında görevli.

 

O.T. : Üniversiteyi 6 yılda bitirmesi bile başarıydı çünkü işletme gibi zor bir bölümde okudu (kabul edelim, karşı çıkmayalım). İş bulamadı haliyle de babası bir kursa gönderiyim de birşeyin ucundan tutsun dedi. Grafik Tasarım kursuna gönderdi. Photoshop ve illustrator u hızlıca öğrendi. Şimdi bir ajansta çalışıyor. Ağzı müşterilere öyle bir laf yapıyor ki deve, hendek olayını aşmış bir halde sanki deve pentatlona hazırlanıyor . Tabi laftaki deve ile proje sonundaki deve farklı develer imiş. Proje sonundaki deve, taşın üstünden zor geçer ama olsun. Müşteriye onu da satıyor sonuçta. Hazır vektörlerin kralıdır. Ne gereği var canım cizilmişi varken.

 

E.C.: Üniversitede bir bölümde okudu ama hep çizimdir, bişeydir uğraşıyordu. Kızım ne çizip duruyorsun git dersine çalış derdi annesi ama o pek umursamadı. Üniversite sonrasında bir grafik tasarım kursuna gitti. Bir reklam ajansına girdi sonunda. Şimdi mutlu, müşteri kaprisiymiş, yaratıcı yönetmen baskısıymış pek aldırmıyor.

 

S.T. : Lisede keşfetti photoshopu, tasarımla ilgileniyordu ama meslek olarak pek düşünemedi. Çünkü klasik olarak sayısalcıydı. Sevmediği bir bölümü, sevmediği bir üniversite de okudu ama sonradan farketti asıl istediğini, kendini geliştirdi.Araştırdı, öğrendi, sonunda bir ajansta grafik tasarımcı oldu. O da standart işlerden yakınıyor ama olsun, isteği buydu.

 

K.S.: Meslek lisesinden sonra okumak istemedi babası da bari iş öğrensin dedi tabelacının yanına verdi. 3 yıldır orda çalışıyor. Müşterinin istediğini hızlıca yapar hemen teslim eder.

Eli hızlıdır corelde.

 

P.D.: Lise, üniversite bir şekilde okudu biraz photoshoptan az biraz da illustratordan anlar. Fontları vektöre çevirmeye "yazıyı kıralım" der, ornament vektörlere "oymalı kakmalı" der, objeleri hizalamak için "takoz" kullanır. Haliyle müşteri standart ayarda işler verir. Şu proje öncesi 5 dakika da bir çevrenizde gördüğünüz ama proje sonunda ortadan kaybolan tiplerden.

 

S.R. : Çocukluktan beri matbaanın içindeydi. Mürekkep kokusu işlemiş bir kere içinde pek okul mokul okumadı. Matbaada çalışıyor. Pek öyle modern işleri sevmez klasikçidir. Ama klasik işleri ondan iyi yapan da yoktur.

 

T.Y.: Ne okuduğunu ailesi pek anlamadı. Şimdi kendi şirketini açmış  ailesi onu da pek anlamadı ama ne yaptığını söyleyeyim. Müşteriyi bağlıyor, ihtiyacı olmayan şeyleride ihtiyacı varmış gibi gösteriyor. Gidiyor grafik tasarımcı arkadaşına yaptırıyor. Haliyle bu formülde 1 liraya yaptırdığı şeyi 5 liraya satıyor. Tasarım bilmez ama tasarımcı arkadaşını yaratıcı yönetmen edasıyla yönlendirir. Ona göre yarına yetişmeyecek iş ve tasarım kullarına ihtiyaç gereksinim yoktur. Koy Times new romanı, yap kırmızı,mavi,yeşil gönder gitsin.

 

Bunun gibi size daha birçok karakter yazabilirim ve üstelik sadece grafik tasarım mesleğini  temel alarak. Asıl fikri yakaladığınızı sanıyorum. Size eğer okuduğunuz karakterlerden birinde kendinizi buluyorsanız gibi saçma birşey söylemeyeceğim.Onun yerine okuduğunuz karakterlerden herhangi birilerini sanki daha önceden tanıyorsunuz gibi geliyorsa, aynı paralellikteyiz demekki.

 

 

            İşte sektör içindeki meslektaşlarımızdan birkaçı yukarıda.

 

 

Birçoğunun ağzında "vizyon" lafı var, birçoğunun ağzında "tasarım algısı", "renk kullanımı", "yazı tipleri", "bu sektörde de elini kolunu sallasan reklamcı var canım" lafları, "Logo tasarımı 150/850 liraya olur mu canm" lafları var.

 

            Aynı kelimeleri kullanıyoruz ama aynı şeylerden mi bahsediyoruz acaba.


Neyse biz kendimize bakalım, yapabilidiğimizin en iyisini yapalım ve sürekli gelişip geliştirelim...
 


Yeni Yorum Gönder


Köşe Yazarları